Mrsonyenjoy Blog Bloğuma Hoş Geldiniz // Karşıyaka - İzmir: SEYAHAT

Translate

SEYAHAT etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
SEYAHAT etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Haziran 2018 Pazar

THE CUPS NO4 ÇİKOLATA VE KAHVE DÜKKANI

THE CUPS NO4 ÇİKOLATA VE KAHVE DÜKKANI

BELÇİKA ÇİKOLATASININ EN GÜZEL HALİ 



Böylesini hiç tatmadınız!!

Sıcak Çikolata Ve Çilek Birlikteliği

Bostanlı Merkezde açılan çikolata ve kahve konusunda daha önce tatmadığınız lezzetler için sizleri bekliyoruz.. Doğal, katkısız, makine kullanmadan, hiç bir katkı maddesi eklenmeden el işçiliği ile Belçika Çikolatası ile ürettiğimiz çikolata çeşitlerimiz bildiğiniz çikolatalardan çok farklıdır. Sizin ve sevdikleriniz için The Cups No4...

Heyecan uyandıracak

Dünyanın en meşhur çikolatalarını en lezzetli kıvama getirip çilek veya muzla birleştirerek sizlere sunacağız.

İzmir Bostanlı'da ilk olacak.

Keyifli bir alanda çok özel olarak çikolataları keyifle yiyebileceğiniz yer....... The Cups No.4........

















28 Mart 2018 Çarşamba

Amasya denilen askerlik yaptığım şehir


1979 -1980 arasında 20 ay askerliğimi yaptığım, eski adı Carcurum, yeni adı er yatağı olan, "15. Tugay Komutanlığı 22. Piyade Er Eğitim alayı karargah komutanlığı - Amasya" benim için hala çok önemlidir. Oldukça soğuk bir kış günü sabahın 5'inde indiğimde ilk gözüme çarpanlar Amasya'yı çevreleyen yüksek dağlardaki "Kral Mezarları" ve şehrin içinde geçen Yeşilırmak oldu.. Gün doğunca da mezarlara hemen çıktım. Maalesef bakımsız ve de çok pis kokuyordu. Ama burada bir tarih yatıyordu. Görmem gerekiyordu, bir daha da çıkamadım.  Ama Amasya'yı ve Yeşilırmağı kuş bakışı görmek istiyorsanız mezarları ziyaret etmelisiniz. Buranın en meşhur ürünü biliyorsunuz belki, Amasya elması. Oldukça küçük olan bu elmayı Amasya'da kaldığım sürece yediğimi hatırlamıyorum. Yıllar sonra memleketimde yedim. Askerlikte hatıra çoktur, anlat anlat bitmez. Ama en son ve en ilginç olanı kısaca anlatayım..


Askerlik yaptığım yıllar 12 Eylül ihtilalinden önceki sorunlu yıllar. Ve ben o yıllarda askerdim. 

Teskere alış tarihim ve eve dönüş tarihim çok ilginç.
İzmir'in kurtuluş günü olan 9 Eylül 1980 günü terhisimi aldım ve ilk önce Ankara'ya akrabalarıma gittim. 2 gün orada kalıp 11 Eylül 1980 sabahı otobüse binip akşam saatlerinde İzmir Karşıyaka'daki evimize gittim. 20 Aylık hasret sona ermişti. (Zamanımızda askerlik 20 aydı). 
Sabah uyanınca hemen sokağa çıkıp çok özlediğim şehrimi, mahallemi ve arkadaşlarımı görecektim.
Ama o sabah bir tuhaftı, sokak oldukça sessiz ve sakindi. Sokakta kimse yoktu. Siyah beyaz televizyonu açtık ve haberlerle kala kaldık.
Televizyonda, tek kanal olan TRT'de "Kenan Evren" darbe bildirisini okuyor.
Hepimiz çok şaşırmıştık. Sokağa çıkma yasağı vardı ve ne olacağını çok merak ediyorduk. Ve ben hala askerdim. 20 gün izin bittiğinde askerliğim sona erecekti. Bu cesaretle sokağa çıktım. Asker giysim yoktu ama terhis belgem vardı. Zaten Karşıyaka'da da asker vatandaşı sıkmıyordu. Ekmek fırınları açıktı. Diğer her yer kapalıydı. Halkın çok azı dışarıdaydı. Kimse de yolumu kesmedi, durdurmadı. Karşıyaka çarşı içindeki İnzibat karakoluna gittim ve oradaki nöbetçi subayı buldum. 
Kendimin asker olduğunu ve izinli geldiğimi, ne yapmam gerektiğini sordum.
Cevabı ise, "şu an için her hangi bir bilgi veya bildirim yok, evine git ve haberleri izle" oldu.
Evet eve geldim ve kimse de bizi geri çağırmadı. Ama benden bir kaç gün sonra teskere alacak olan tüm arkadaşlarımın hem izinleri yandı, hem de 2 veya 3 ay sonra terhis olabildiler. 
Ben şanslı mıydım bilemiyorum. Ama kader benden yana idi. 
Amasya'da kalsaydım geçecek olan zaman muhakkak sıkıntılı olacaktı.

Evet bu hatıramdan sonra biraz Amasya'yı tanımak ister misiniz?


Amasya’nın gezilecek tarihi ve turistik yerleri…

Yeşilırmak vadisi Harşena Dağı eteklerine kurulan Amasya, 7 bin yılın üzerindeki eski tarihi boyunca bilim adamları, sanatkarlar, şairler yetiştirmiş, Osmanlı şehzadelerinin eğitim gördüğü, Dünyanın en güzel Misket elması, kirazı, şeftalisi ve bamyasının üretildiği, gezip görülecek pek çok tarihi ve doğal güzelliği bulunan ilginç bir şehirdir. İşte size Amasya ve gezilecek yerleri...
Milli Mücadelenin temellerinin atıldığı Kurtuluş savaşının ilk önemli adımını teşkil eden Amasya Genelge’sinin 22 Haziran 1919’da okunduğu kent, krallık başkentliği yapmış tarihi ve doğal güzellikleriyle önemli şehirlerimizden biridir. Amasya’ya yolunuz düşerse nereleri gezebilirsiniz? Onlarca tarihi eserin bulunduğu ancak sizler için sadece bir kaçını tanıtmaya çalıştığımız, yazımızı okumanızda fayda var…
AMASYA KALESİ
Harşane Dağı adlı dik kayalıklar üzerindedir. Harşena Kalesi adıyla da bilinir. Denizden 700, Yeşilırmak'tan ise 300 metre yüksekte bulunmaktadır. azı tarihçilere göre kaleyi Pontus Kralı Mithridates yaptırmıştır. Bazılarına göre ise Kumandan Karsan veya Harsana yaptırdığı için kale Harşana / Harşena ismini almıştır. Kalenin Belkıs, Saray, Maydonos ve Meydan adlarına dört kapısı, kalede Cilanbolu adı verilen ve kalenin orta yerinde yüksekçe bir yerden kayaya oyulmuş 150 basamakla aşağıya inilen 8 metre çapında bir dehliz, sarnıç, zindan bulunmaktadır. Kaleden 70 metre aşağıda Yeşilırmağa ve kral mezarlarına kadar uzanan M.Ö. III. yüzyıla ait merdivenli yer altı yolu, burç ve cami kalıntıları vardır.
AYNALI MAĞARA
Şehir merkezine 3,3 km uzaklıktadır. Kaya mezarlarının en iyi işlenmiş ve tamamlanmış olanıdır. Yerden dört basamakla çıkılan mezar düz bir kayaya oyulmuştur. Genişliği 9,8 metre yüksekliği 13 metre'dir. Mağaranın dış cephe yüzeyi perdahlanarak parlatılmıştır. Buraya Aynalı Mağara denmesinin nedeni de, güneş vurduğu zaman mağaranın cephesinin parlamasıdır. M.Ö. 2. yy da Helenistik çağda Amasya’da yaşamış Mitra Rahibi TES’in anıtsal mezarıdır. Mağaranın içinin çok geniş olması ve duvarlarda yer alan renkli resimler ve alınlığında yazan “Büyük Rahip Tes” yazısı bu düşünceyi destekler. Hz. İsa’nın on iki havarisinden birinin, Hristiyanlığı bu mağarada yaydığı da rivayet edilir.
ALÇAK KÖPRÜ
Roma döneminde, zamanın kent merkezi durumundaki kale ve çevresini Yeşilırmak'ın karşı kıyısına bağlamak üzere inşa edilmiştir. Düzgün kesme taşlarla dört yüksek kemer oluşturacak şekilde inşa edilen köprünün bu yüksek ayakları zaman içinde Yeşilırmak'ın yükselen yatağına gömülmüş, kemerlerin sadece üst kısımları görünür kalmıştır. Kemerlerin üzerindeki köprü tablası da su yüzeyine yaklaştığından halk bu zamandan sonra köprüyü “Alçak Köprü” olarak adlandırmıştır. Dönemin Amasya Valisi Ziya Paşa tarafından 1865'te köprü kemerleri üzerine ayaklar inşaa edilerek günümüze kadar gelmiştir.
AMASYA SAAT KULESİ

Nergis Köprüsü üzerinde 1865 yılında Ziya Paşa tarafından yaptırılmıştır. Bu tarih saat kulesinin ilk yapılış tarihidir. Kaidesi dörtgen prizma şeklinde ve mermerden yapılmış, gövdesi silindirik bir görünümüne sahip ve tuğladan yapılmış olan Amasya saat kulesinin üst bölümü ahşap dörtgen prizma şeklindedir. Yapımından 75 yıl sonra önemli bir deprem yaşayan Amasya saat kulesi bu depreme rağmen ayakta kalabilmiştir. Ancak 1940 yılında Hükümet Köprüsü'nün yapımına engel olduğu gerekçesiyle yıkılmıştır. Saat kulesi 2002 yılında yeniden inşa edilmiştir.
HALİFET GAZİ TÜRBESİ
Türbenin genel olarak yapım tarihinin 1225 yılı olduğu söylense de türbenin batı duvarında taş kalıntılarının kaldığı medreseyle aynı tarihte ya da daha önce yapılmış olması gerektiği ileri sürülmektedir. Kitabesinden medresenin 1210 yılında yapıldığı anlaşılmaktadır. Türbenin de bu tarihte veya daha önce yapıldığı ve Danişmend emirlerinden Halifet Gazi tarafından yaptırıldığı kabul edilir.Son yıllarda onarılan türbe, kesme taştan kare plan üzerine sekizgen cepheli kule şeklinde yapılmıştır.
BORABAY GÖLÜ
Doğa yürüyüşü, piknik ve kamp için son derece uygudur. Denizden 800 metre yükseklikteki göl küçük bir akarsuyun etraftan gelen yıkıntılarla tıkanması sonucu oluşmuş, doğal bir set gölüdür. İl merkezine 65 km ve Taşova ilçesine 15 km mesafede olan göl, 80 metre genişlik ve 25 metre derinliğe sahiptir. Doğu batı yönünde uzanan bir vadi de yer alır. 900 x 300 metre ölçülerindeki gölün etrafında kayın, sarıçam, sedir, kestane ağaçları yer alır. Gölün rengi zümrüt yeşilidir.
AMASYA ARKEOLOJİ MÜZESİ
Geç Neolitik Erken Kalkolitik Çağ'dan itibaren Tunç Çağı, Hitit, Urartu, Frig, İskit, Pers, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerine ait 13 ayrı medeniyetin eserlerini bir arada görebileceğiniz müze 1925’te kurulmuştur. 1977 yılında bugünkü bina yapılmış ve 1980 yılında Amasya Arkeoloji Müzesi hizmete açılmıştır. Müze binasının batısında bulunan müze bahçesi içerisinde Hitit, Helenistik, Roma, Bizans, İlhanlı, Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerine ait taş eserler sergilenmektedir. Daha Önce Müzenin bahçesinde bulunan ve Selçuklu Sultanı I. Mesud'a ait olan türbe içinde sergilenen İlhanlılar dönemine ait 14. yy.'dan kalma mumyalar Müze içerisindeki özel bir bölümde sergilenmektedir. Onüç farklı medeniyete ait arkeolojik ve etnografik eserlerin sayısı 24 bini bulmuştur.


27 Mart 2018 Salı

Gizemi hâlâ çözülemeyen Nemrut Dağı

Adıyaman il sınırları içerisinde bulunan 2150 metre yüksekliğindeki Nemrut Dağı, 1987 yılında UNESCO Dünya Mirasları Listesi'ne girmiş. Nemrut Dağı’nı bu kadar değerli yapan; üzerinde bulunan antik mezar, anıtsal heykeller, mimari kalıntılar ve benzersiz manzarası. Eski çağlarda dağın yamaçlarında hükümdarlık yapmış olan Kommagene Kralı I. Antiochos tanrılara ve atalarına minnettarlığını göstermek için ile Helenistik Dönemin en görkemli kalıntılarını burada bırakmış.
Kommagene Kralı I. Antiochos tüm kültürleri birleştirmeyi hedefleyen bir kralmış. Bu amaçla başka kültürlerin tanrılarını bir araya getirecek heykeller yaptırmış. 10 metreyi bulan heybetli heykeller ve metrelerce uzunluktaki kitabelerin yükseldiği dağda ayrıca dünyanın en muhteşem gün doğumu ve gün batımının seyredilebildiği ve her yıl binlerce ziyaretçi alan teraslar bulunuyor. 
NEMRUT DAĞI’NIN GİZEMİ
Geçmişi çok eski çağlara dayanan Nemrut Dağı ve üzerinde bulunan antik kalıntılar 1881 yılına kadar keşfedilmemişti. 1881 yılında Diyarbakır'da yürütülen yol yapım çalışmaları sırasında bölgede yapılan ilk araştırmalarında görevli mühendis Charles Sester bazı kalıntılar buldu ve bu kalıntıların Asurlar'dan kalma olduğunu düşündü. 
Bulunan kalıntıların zamanla tüm dünyada duyulmasından sonra Almanya'dan gelen bilim adamı Otto Puchstein, mühendis Charles Sester ve 6 kişilik ekibiyle ilk ciddi araştırma yapıldı. Yapılan arkeolojik kazılarda çok sayıda eser toprak altından çıkartıldı.

Kazılarda bir de Grekçe kitabe bulunmuştu. Puchstein, kitabede Nemrut Dağı'nın sırrı ve Antiochos yasalarının yer aldığını çözdü. Kalıntıların Kommagene Uygarlığı'na ait olduğunu ve Kommagene Kralı 1. Antiochos'un tarafından yapıldığı keşfedildi. Bu yazıtlar sanki sonradan bulunacağı düşünülmüşcesine yapılan heykellerin hangi tanrılara ait oldukları bilgisi de dahil, pek çok detay içeriyordu. 
NEMRUT DAĞI TÜMÜLÜSÜ
Kommagene Kralı I. Antiochos tüm kültürleri birleştirmeyi hedefleyen bir kralmış. Bu amaçla başka kültürlerin tanrılarını bir araya getirecek heykeller yaptırmış. Kral tarafından dağın tam tepesine inşa edilmiş olan tümülüs, küçük kırma taşların yığılmasıyla oluşturulmuş. 
Milattan önce 1. yüzyılda inşa edildiği bilinen ve yapıldığında 55 metre yükseklikte olan tümülüs, bugün 50 metre yüksekliğinde ve 150 metre çapında. Kommagene Kralı I. Antiochos'un kendisi için hazırlattığı mezarın üzerine yaptırdığı tümülüsün tepesi, gün doğumu ve gün batımının tüm ihtişamıyla izlenebildiği mükemmel bir nokta. 
TÜMÜLÜS TERASLARI
Tümülüs, I. Antiochos'un şerefine tertiplenen törenlere mahsus doğu, batı ve kuzey terasları olmak üzere üç terasla çevrili. Doğu terasında yaklaşık 10 metre yüksekliğindeki tahtların üzerine sıralar halinde oturmuş yüzleri güneşe bakan dev tanrı heykelleri bulunuyor 
Bu terasta krallığın gökyüzü hakimiyetini temsilen koruyucu kartal, yeryüzü hakimiyetini temsilen koruyucu aslan, Kommagene Kralı I. Antiochos , Zeus, Apollon ve Herakles heykelleri bulunuyor. Dağ ile kraliyetin heybetini harmanlayan Kommagene Kraliyet'i bu bölümde ayrıca kraliyet ailesi bireylerinin kabartma stellerine de yer ayırmış. 
Batı terasında da doğu terasında olduğu gibi gücü ve hakimiyeti temsil eden heykellere yer verilmiş. Simetrik bir düzen olduğu aşikar olan teraslardan batı terasında da tahtlarında oturan dev tanrı heykelleri, Kommagene Kralı I. Antiochos'un heykeli ve tanrılarla tokalaşma kabartmaları bulunuyor. 
Ayrıca bu terasta ekstradan astroloji ile ilgili bir aslan horoskop kabartması da yer alıyor. Aslan kabartması üzerinde yer alan ay ve yıldızlardan Kral I. Antiochos'un tahta çıkış tarihi olan 7 Temmuz 62 okunuyor. Nemrut'ta gün batımı, yönü dolayısı ile bu terastan izlenebiliyor ve her yıl gün batımı seyri için binlerce ziyaretçiyi ağırlıyor. 
Kuzey terası ise doğu ve batı teraslarını birbirine bağlıyor. Tören yolu olarak düşünülen bu yol, 180 metre uzunluğunda. Terasta tamamlanmamış halde bulunan steller ve kaideler de yer alıyor.

Nemrut dağına gitmek için hangi rotayı izlemeliyiz.

Dağ gündüz ve gece iki farklı iklimi yaşadığı için ziyaretçilerin mutlaka takviyeli giyinmeleri gerekiyor. Mezopotamya'nın en yüksek tepesi olan ve deniz seviyesinden 2150 metre yükseklikte bulunan Nemrut tümülüsü özellikle deniz seviyesinde yaşayıp dağa bir an evvel tırmanmak için acele edenlerde, sigara içenlerde, farklı ve zor iklim koşullarında, yorgun ve ham bünyelerde kalp çarpıntısı yapabilir, bu nedenle yaya 20 dakika civarında süren zirveye çıkışta, hızlı hareket edilmemelidir.


Cendere Köprüsü Adıyaman'a 55 km uzaklıkta olup karakuş Tepesinin kuzey doğusunda yer alıyor. 92 iri kesme taştan yapılan yedi büyük ve doğu tarafında ikinci bir küçük kemerden oluşan köprü korint başlıklı sütunları ile 16 lejyon tarafından imparator Severus'un eşi Julie Gete için yapılmış.
Adıyaman'a 40 km uzaklıktaki Karakuş Tepesi, yığma toprak ve taştan oluşan 25 metre yüksekliğinde bir anıt mezarda üç sütun yer alıyor.
Yeni Kale Adıyaman'a 50 km uzaklıkta Kocahisar köyü yakınlarında bulunuyor. Günümüzde Memluklular dönemi kalıntılarıyla ulaşan kalede su depoları, cami, dükkan izlerine rastlanmaktadır.
Arsemia Adıyaman'a 60 km mesafede ve Kahta Çayı'nın doğusunda. Güneyindeki tören yolunda Mitras'ın bir kabartması aynı platformun üzerinde tokalaşma sahnesini gösteren kabartma görülebilir. Yörenin petrol çıkarılan kuyularında gaga ağızlı tulumbalara da rastlanıyor.

Ankara - Adıyaman 807 km
İstanbul - Adıyaman 1176 km
İzmir - Adıyaman 1220 km
Bursa - Adıyaman 1133 km
Edirne - Adıyaman 1493 km



Adıyaman -Nemrut 72 km
Yol GüzergahıUzaklık
Adıyaman Havaalanından Nemrut Dağına (Direkt, Karadut Güzergahı)66 Km
Adıyaman - Nemrut Dağı (Direkt, Karadut Güzergahı)86 Km
Adıyaman-Nemrut Dağı (Arsameia'dan Antik Yol İle)77 Km
Adıyaman - Kahta34 Km
Adıyaman - Karakuş43 Km
Adıyaman - Cendere54 Km
Adıyaman - Yenikale59 Km
Adıyaman - Arsameia ( Cendere Güzergahı )61 Km

Adıyaman şehrinde sıcak ve ılıman iklim görülmektedir. Kış aylarında yaz aylarından çok daha fazla yağış düşmektedir. Köppen-Geiger iklim sınıflandırmasına göre Csa olarak adlandırılabilir. Adıyaman ilinin yıllık ortalama sıcaklığı 17.0'dır. Yıllık ortalama yağış miktarı: 674 mm

Yılın en kurak ve en yağışlı ayı arasındaki yağış miktarı: 134 mm Yıl boyunca ortalama sıcaklık 25.9 dolaylarında değişim göstermektedir.



19 Mart 2018 Pazartesi

Antalya’nın tarihçesi: Ne zaman kuruldu? İşte Antalya’nın hikayesi…

Akdeniz kıyılarının göz bebeği Antalya doğal güzelliğinin yanı sıra tarihi ile de dikkatleri üzerine çekiyor. Antalya tarihi ile ilgili en ilginç bilgilerden biri de bin yıl önce yaşayan insanların olması.. İşte kısaca Antalya'nın hikayesi...


Antalya, II. Attalos tarafından kurulmuştur. Bergama Krallığı'nın sona ermesiyle (M.Ö. 133) bir süre bağımsız kalan kent, daha sonra korsanların eline geçmiştir. M.Ö. 77'de Komutan Servilius Isauricus tarafından Roma topraklarına katılmıştır. M.Ö. 67'de Pompeius'un donanmasına üs olmuştur. M.S. 130'da Hadrianus'un Attaleia'yı ziyaret etmesi şehrin gelişmesini sağlamıştır. Bizans egemenliği sırasında piskoposluk merkezi olan Attaleia, Türklerin eline geçtikten sonra büyük bir gelişme göstermiştir.
ANTALYA ADI NEREDEN GELİYOR
Antalya şehri ve çevresine antik çağda, “çok verimli” anlamına gelen Pamphylia, Batı kesimine ise Lykia denirdi. Milattan önce VIII. yüzyıldan itibaren buraya Ege denizinin Batı kıyılarından göçenler; Aspendos ve Side gibi şehirleri kurmuşlardır. II. yüzyıl ortalarında hüküm süren Bergama Kralı II. Attalos, Side'yi kuşatmıştı. Antalya'nın yaklaşık 75 km. doğusundaki Side'yi alamayan kral, şimdiki il merkezinin olduğu yere gelerek bir şehir kurdu. Buraya onun adı verilerek Attaleia dendi. Zaman içinde Atalia, Adalya diyenler oldu. Antalya, onun adından gelmektedir.
40 BİN YIL ÖNCE YAŞAYAN İNSANLAR
Yapılan arkeolojik kazılarda Antalya ve bölgesinde, günümüzden 40 bin yıl önce insanların yaşadığı ispat edilmiştir. Milattan önce 2000 yılından bu yana bölge, sırasıyla; Hitit, Pamphylia, Lykia, Kilikya gibi kent devletlerinin ve Pers, Büyük İskender ile onun devamı sayılan Antigonos, Ptolemais, Selevkos, Bergama Krallığı'nın idaresine girmiştir. Daha sonra Roma Devleti, hüküm sürmüştür.
OSMANLI DÖNEMİNDE SANCAKTI
Yöre Doğu Roma ya da Türkiye'de tanınan adıyla Bizanslıların hâkimiyeti altındayken, 1207'de Selçuklular tarafından Türk topraklarına katıldı. Anadolu Beylikleri devrinde ise Teke Aşiretinin bir kolu olan Hamitoğulları'nın egemenliğine girdi. Osmanlılar zamanında ise Anadolu eyaletine bağlı Teke sancağının merkezi, şimdiki Antalya il merkeziydi ve buraya Teke sancağı denirdi. İlin şimdiki adı ise aslında antik çağdaki adının biraz değişmiş şeklidir ve Cumhuriyet döneminde verilmiştir.